Atalarımız “Söz gümüşse, sukut altındır” demişler.
AB’nin Türkiye’ye bir vefa borcu vardır. Soğuk savaş yıllarında Avrupa’ya kendisini kalkan eden bir Türkiye’nin, Avrupa Birliğine girmesi hem bu borcun ödenmesi hem de AB’nin genişlemesi adına önemlidir. İkinci dünya ve soğuk savaş dönemlerinde yıkılmış, hantallaşmış ve üretemeyen ülkeleri içine alan AB, kendisini büyük sıkıntıya sokmuş durumda. AB’nin sorunları iki boyutludur. Birinci boyutu ekonomik, ikinci boyutu ise sosyal ve kültürel’dir. AB içinde yer alan 25 ülkeyi merkezi bir yerden idare etmek çok zordur. Bu zorluk AB içerisindeki görüş ayrılıklarıyla da kesinleşmekte. AB’nin Belçika’da almış olduğu bir kararı İngiltere Fransa Yunanistan’ın herhangi bir bölgesinde uygulamak gerçekten zor. Türkiye’nin gündeminde yalnız AB olmamalı. Değişik alternatiflerde üretmeli. AB’ye girememek dünyanın sonu olmamalı. Tabiki çaba sarfedilmeli, bununla birlikte alternatifler de üretmeli. Belki 15 yıl sonra AB’nin cazibesi kalmayacaktır. AB’ye gireceğiz diye oturup kalmamalıyız. Ortaasya, Ortadoğu ve Asya bölgelerinden de alternatifler üretilmeli. AB samimi olmalı geleceği birlikte kuracaksak AB Türkiye’ye karşı çifte standart uygulamamalı. Türkiye üniter yapısıyla bir bütündür. Bu yapı bozulmamalı. Türkiye için AB ne kadar önemliyse, AB içinde de Türkiye o kadar önemlidir. Biz. Mustafa Kemal’in dediği gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh” istiyoruz.
Bu programı tertipleyenlere teşekkür ediyoruz” dedi.