ATİK Business Club Card ve Size Sağlayacağı Avantajlar >>> .... >> Dünyanın 78 Ülkesinde ve Ülkelerin kendi şehirlerinde 179 ATİK Uluslararası Başkanlıkları ve ATİK Partner Kuruluşları Business Club Üyelerine her alanda büyük fırsatlar sunuyor. .... >>
ATiK Tanıtım Videosu
Son Ekonomik Gelişmeler, Sektörler ve Çözüm Önerileri !!! Aziz ŞAHİN ATİK-DEİK Avrupa Türk İşadamları İşbirliği Konseyi Başkanı

2009 yılına henüz girdiğimiz şu günlerde, açıkça söyleyenebilir ki küresel mali krizin etkileri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de fazlasıyla hissedilmeye başladı.2008’in son çeyreğinden itibaren etkisini iyice göstermeye başlayan küresel mali kriz, 2009 yılında da gündemi belirlemeye devam ediyor. Dünya, yeni yılı büyük kaygılarla karşılamıştır. Küresel mali krizin etkilerinin sanılandan daha da yıkıcı olacağı çok açıktır. Öyle ki, en iyimser öngörüler dahi, düzelmenin 2010 yılından itibaren başlayabileceğini göstermektedir.

Böylesine karamsar bir tabloda, ülkemizi bekleyen çok önemli 5 sorun ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bunların en başında, cari açık sorunu gelmektedir. Burada bizleri bekleyen büyük tehlike ise, cari açığın, ithalden alınan vergilerden dolayı ilginç bir şekilde bütçe açığının kapanmasına yardımcı olması nedeniyle, hükümetimizin cari açığa gereken önemi göstermemesidir.
 
Bir diğer önemli sorun ise, özel kesimin dış borç stokudur. 2008 yılının ilk 6 aylık dönemi itibariyle Türkiye’de GSYH, dış borç stokundan daha hızlı artıyor. Diğer bir ifadeyle, bugün reel kesimin durumunu, 2001’deki kamu maliyesi ve bankalar kesimin durumuna benzetebiliriz.
Üçüncü önemli sorunumuz ise, 2002 yılından itibaren süre gelen büyüme trendinin düşüşe geçmiş olmasıdır. Yani, büyümede son 6 yıldır yaşanan olumlu gelişmeler önce durakladı, sonra da yavaş yavaş tersine dönmeye başladı. Sonuç olarak da, ülkemizde büyüme trendi düşmeye ve yakalanan olumlu ivme ise kaybedilmeye doğru gitmektedir.
 
Yine önemli sorunlarımızdan biri olan işsizlik sorunu ise, 2000’den bu yana artmaktadır. Bunun en önemli nedenlerinden birisi de tarım sektöründe istihdam kaybının diğer sektörlerce yeterince kompanse edilememesini gösterebiliriz. Fakat maalesef önceleri yalnızca tarım sektöründe yaşanan bu işsizlik sorunu ne var ki şu anda hemen hemen tüm sektörlerde yaşanmaktadır. Bunun da ülkemizi zorlayacağı çok açıktır.
 
Bizleri bekleyen beşinci ve son önemli sorun ise, sıcak para sorunudur. Türkiye önceleri, siyasal risklerin yüksekliği, ekonomisindeki istikrarsızlıklar nedeniyle yılda 1 milyar dolar civarlarında ortalama doğrudan yabancı sermaye yatırımı elde ederdi. Ne zaman ki Türkiye, AB ile ilişkileri ciddileşip müzakere aşamasına geldiğinde işte o zaman doğrudan yabancı sermaye girişleri yılda ortalama 20 milyar dolar düzeylerine yükselmeye başladı. Maalesef, kriz ilerledikçe Türkiye’ye gelen sıcak para da azalmaya başladı. Bu durumun da ülkemiz için bir tehlike arz etmektedir.
 
Gerek dünyada gerekse de ülkemizde özellikle bazı sektörlerde yaşanan olumsuz gelişmeler şüphesiz istihdam açısından büyük kayıplara neden olmaktadır. Ülkemizin lokomotif sektörlerinden biri olan tekstil sektörü, bu durumun anlaşılması açısından en büyük öneme sahiptir. Tekstil sektöründe her geçen gün artan işsizlik oranları ülkemizi daha da derinden etkilemeye devam etmektedir. Bir diğer önemli yere sahip sektör ise, ülkemizin ihracatında da en büyük paya sahip olan otomotiv sektörüdür. Yine bu sektörde yaşanan olumsuz gelişmeler, önde gelen otomotiv üreticilerini bile üretim durdurmalarına zorlamaktadır. Artan maliyetler ve daralan pazar payları dünyadaki satışlar başta olmak üzere ülkemiz satışlarını da etkilemiş bulunmaktadır. Bu durumda, hükümetimizin her iki sektöre ve buna benzer ülkemizin lokomotif sektörlerine yönelik yapacağı yeni atılımlar ve açıklayacağı önlem paketleri bizler tarafından merakla beklenmektedir.  Biliniyor ki ihracatı kuvvetli olan otomotiv sektörü burada da problem yaşamaktadır. Çünkü dış pazarlarda otomotiv sektörü de bitmiştir. Bu yüzden hiç olmazsa iç pazarı canlandırmamız için talebi teşvik edecek gerekli uygulamaların acilen ve hemen yürürlüğe konulması gerekmektedir.  
 
Her krizden olduğu gibi bu krizden de çıkarmamız gereken dersler bulunmaktadır. Çünkü bu kriz önceki yaşadığımız krizlerden farklı olarak küresel olma özelliğini taşıyor. Bu da bizlerin yepyeni tecrübelerle karşılaşmasına imkân tanıyor.
 
Bu doğrultuda bizler, iş adamları olarak, hükümetimizin yapması zorunlu ve doğru olan atılımları daha fazla geciktirmeyerek, seçim ekonomisi yerine kriz ekonomisini benimsemesini bekliyoruz. Zira ekonomik durgunluğun birkaç yıl daha süreceğini görebiliyorsak, yeni alınacak bu önlemler bizleri en azından belirsizlik ortamından biraz da olsa uzaklaştırmış olacaktır.
 
Yapılması gerekli işlerin en başında ise IMF ile olan ilişkilerin bir an önce Sayın Başbakanımızın da dediği gibi ülkemizin yararları doğrultusunda sonuçlandırılmasıdır. IMF ile uygulanacak ortak bir program içine girilmesindeki en önemli fayda, böyle bir ortamda IMF’nin yanımızda durması bize kredibilite sağlayacak olmasıdır. Buna karşılık, IMF ile ortak bir programa girilirken sıkı maliye politikalarından uzaklaşılabileceği konusunda uzlaşma sağlanmalıdır.
 
TCMB faiz indirimlerine devam etmelidir. Böylece, talepteki daralmanın önüne geçilebilir. Talep yönlü enflasyon tehlikesinin düştüğü ve arz yönlü enflasyon tehlikesinin de azaldığı bir ortamda enflasyon korkusunun geride kalmış olması gerekmektedir.
 
Hükümetimizin yurtdışındaki paraların yurda getirilmesi için atılan adımları da olumlu bir süreçtir. İçinde bulunduğumuz konjonktürde bu uygulama, yurt dışının da yurt içi kadar karışık olduğu göz önünde bulundurulursa, geçmişte yapılan uygulamalardan daha çok para getirebileceğini düşünülür.. Böylece bu paraların ülkemize gelmesiyle az da olsa ekonomimizde artı yönde bir hareket olacaktır. Ama bankalara mevduat garanti verilmediği için paralar gelmiyor.
 
Ayrıca,bir zamanlar Denizli Tekstil deviydi. Ama bugün geldiğimiz noktada iç ve dış talepte meydana gelen daralma nedeni ile üretim ve ihracat  %20 azalma göstermiştir. Buna bağlı olarak ta İhracat talepleri ¼ ‘ e düşmüş, 10 binden fazla kişi işsiz kalmıştır. Tabiî ki bu veriler kayıtlı olanlar, kayıt dışı kalanları tahmin etmek mümkün değil. Önceden işsizlik sigortası başvurularında % 15 oranında iş bulunuyordu. Şimdi bu işsiz sayısının artmasıyla doğru orantılı olarak bu rakam %1’ lere kadar düştü. İşsizliğin arttığı ülkemizde ekonomi sosyolojisi açısından nasıl bir rasyonel davranış biçimi ve psikoloji takip etmesi gerektiği hususlarında da tedbirler alınması gerekmektedir. Aksi halde sosyal olumsuzlukların da artacağını göz önünde bulundurmamız gerekiyor.  
 
Denizli’ de esnaf kepenkleri, sanayicide fabrikaları kapatmaya devam ediyor. Denizli’de işine devam edenler mecburiyetten elektrik faturasını ödüyor ama vergisini ödeyemiyor. Esnaf ve sanayici işlerini toparlayıp faaliyetlerini devam ettirebilecek krediyi bulamıyor ve yatırımlarını durduruyor. Üretim çarklarının dönmesi ve yatırımların devam etmesi için bir likidite ve kredi ortamının oluşturulması ile desteklenmesi gerekiyor. Buda bankacılık kesimini rahatlatmaktan geçiyor.  Zaten kriz başlangıcının likiditeden başlayan bir kriz olduğunu bilerek gerekli önlemler alınmalı. Her şeyden önce mevcut durumu 2001 ile karşılaştırıp krize mukavemetimizin çok daha iyi olduğu tezini bir kenara koymamız gerekiyor. 2001’ de yaşananlar çok farklı bir ekonomik yapının kendi içindeki kırılganlıklarının o dönemde uygulanan politikalarla bir araya geldiği patlamaya hazır kıvamın iç şoklarla alev almasının bir sonucuydu. 2001 de iç talebin aşırı daraldığı bir ortamda dış pazarlar ülke ekonomisinin imdadına yetişmiş ve sağlanan istikrar ortamı küresel likiditenin ülkemize akmasına yardımcı olmuştu. Bugünün 2001’ den en ciddi farkı krizin küresel bir derinliğinin olması. Buda içinde bulunduğumuz krizden kurtulmamız için 2001’ de olduğu gibi dış talep ve dış kaynaklardan medet umamayacağımız anlamına geliyor. 
 
Tüketici ve girişimci kendini güvende hissetmeli, dikkatli davranmalı ama içine kapanmamalı. 
 
Büyüme ve istihdam politikalarını destekleyici, etkin ve basit bir vergilendirme sisteminin de oluşturulması yönünde hiçbir çalışma yoktur.  Gelişmişlik düzeyi göreceli olarak düşük illerimizde ticari ve ekonomik faaliyetlere, gelir vergisi stopaj teşviki, sigorta primi işveren paylarında teşvik, yatırım yeri tahsisi ve enerji desteği gibi hususların değerlendirmeye alınması gerekmektedir. Ekonomik kriz ortamında reel sektöre destek olmak özellikle bazı sektörlerde ÖTV ve KDV oranlarını da gözden geçirmekte fayda vardır.
ATİK DENİZLİ İstişare Konseyi
ATİK DENİZLİ Tanıtım Videosu
UEMP internet sitesi ASEL Kurumsal Hizmetler tarafından yapılmıştır.
Copyright © 2015 ASEL A.Ş.